Loki dizisinin 2. sezonu sona erdi. Oldukça keyifli bir seyirlik sunan Loki, değişim ve arkadaşlık kavramları üzerine de düşündürüyor.
Marvel Sinematik Evreni’nin en ilginç kötülerinden biri olan Loki, sinema perdesinde görüldüğünden bu yana kendine has bir hayran kitlesi de elde etmiş durumda. Asgard’ın prensi, gözünü Asgard tahtına dikmiş şımarık fesatlık tanrısı, bu diziyle birlikte büyük bir gelişim de gösterdi.
YAZININ BURADAN SONRASI LOKİ DİZİSİ İLE İLGİLİ SPOILER İÇERİR. HENÜZ DİZİYİ YA DA FİNALİNİ İZLEMEDİYSENİZ SÜRPRİZBOZANLARLA KARŞILAŞABİLİRSİNİZ!
Loki, Marvel evrenindeki hikâyesine ilk karede bir taht isteyen bir kötü olarak başladı ve sonunda da karakterinin de yaşadığı dönüşümle birlikte şairane bir finale imza attı. Gelin bu finale beraber bakalım.
Karşınızda hikâyelerin tanrısı Loki
Çizgi romanlarda Loki, Agent of Asgard hikâyesinde tüm Loki varyantlarının, diğer kahramanların hikâyelerini daha da parlatmak için her zaman kaybetmek zorunda olduklarını görmüştük.
Bu anlayış, dizide de sıklıkla görüldü; hatta Loki’ye sürekli olarak kaybedeceği söylendi. Tıpkı çizgi roman serisindeki gibi dizide de Loki, en sonunda hikâyelerin tanrısı haline geldi; ki kendisi aslında MCU’da gördüğümüz en güçlü karakterlerden biri.
En sonunda kendisinin hikâyeler tanrısı olduğunun farkına varan Loki, “daha görkemli bir amaç” için yaptığı fedakârlık sonucunda tahtına kavuştu. Yalnız ve hüzünlü bir taht olsa da bu, en sonunda Loki hep olmak istediğinden bile yukarıda bir noktaya erişmeyi başardı.
İrade, kadere boyun eğdirebilir mi?
Marvel, She-Hulk gibi sevilen karakterleri rezil etmeye uğraşmadığında yapımlarına belli karakter ilerlemeleri, alt metinler görebiliyoruz.
Kevin Feige nasıl oldu da başka bir serinin reklamını yapmayan, arada derede bir şeyler satmaya çalışmayan bir diziye izin verdi onu da bilmiyoruz. Bildiğimiz şey ise Loki dizisinin arkadaşlık, fedakârlık ve özgür irade ile ilgili olduğu.
Dizi boyunca He Who Remains olarak gördüğümüz Kang varyantının şekillendirdiği zaman döngüsünü devre dışı bırakmaya çalışan bir Loki gördük aslında. Elbette Slyvie de oldukça önemli bir savaşçıydı ama iş zamana hükmetmeye geldiğinde esas marifetin Loki’de olduğunu gördük.
Zaman çizgileri, kaderin ipleri…
Yunan mitolojisinde üç kız kardeş vardır: Clotho, Lachesis ve Atropos. Bunlardan ilki, insanların kader iplerini örer; ikincisi, kaderleri tayin eder, üçüncüsü ise ipi keser. Yani ölüm anına karar verir.
Loki de hikâyenin sonunda zaman çizgilerini ellerinde toplarken, kendisini de bu çizgilerin arasında, çizgilerden bağımsız bir yere yerleştiriyor. Bir anlamda kendi seçimini yaparak kaderin iplerini de kendi eline almış oluyor. Kişisel tahminim, Dr. Strange filminde taş parçaları gibi gördüğümüz farklı evrenleri burada iplikler şeklinde görmemiz de bu duruma gönderme.
Dizide gördüğümüz zaman tezgâhı da aslında burada bir başka metafor olarak kullanılıyor. Her seçimle birlikte yeni bir zaman çizgisi ortaya çıkıyor. Loki ve ekibi asırlarca uğraşıp sistemi genişletse bile yine de tezgâh en sonunda yıkılmak zorunda, özgür iradeye ket vurulamıyor.
Ve böylece sona eriyor Loki’nin hikâyesi, her daim herkesten üstün olduğunu düşünen fesatlıklar tanrısının sonunda herkesin kaderini ellerinde tutması ama kimsenin bunu bilmemesiyle…
Peki diziyi bu kadar başarılı kılan şey “kahramanın sonsuz yolculuğu” mu?
Loki, seri boyunca kahramanın sonsuz yolculuğu adı verilen bir döngü içerisinde hareket ediyor. Peki diziyi başarıya ulaştıran tek şey bu olabilir mi? Elbette hayır. Bir defa Loki bize derli toplu, tek bir karaktere odaklanan bir yapım sunuyor. Ortada başka karakterler yok, göndermeler yok (En azından çok az var).
Oyunculuklar anlamında baktığımızda Tom Hiddleston âdeta döktürüyor, karakteri derinlikli ve gerçek kılmayı başarıyor. Diğer isimlerin de oyunculukları belli bir çizginin üstünde. Büyük bir kısmı Natalie Holt imzalı olan soundtrack’ler de ambiyansa büyük katkı sağlıyor.
Renk paletinin daha mat ve karanlık olduğu Loki dizisi, sürekli olarak gerilim unsurlarını anlatısına dahil ediyor. Sürekli alttan verilen ambiyans ışıkları ile yapım boyunca izleyicinin ruh hâlini de yönlendirmek mümkün oluyor.
Bu pratik yaklaşımlar, Marvel’ın kaliteli CGI sunmasıyla birlikte de daha üst seviyeye ulaşmayı başarıyor. Marvel, anlatmak istediğinde hâlâ çok güzel hikâyeler anlatabiliyor.