Netflix’in en popüler dizilerinden biri olan “You” dizisini en fazla bir bölüm bile izlediyseniz Joe Goldberg karakterine “psikopat” etiketini yapıştırmışsınızdır. Ancak Joe karakteri için psikoloji biliminde “psikopat” terimi pek uygun değil. Peki çekiciliğiyle izleyenleri bile etkilemeyi başaran bu seri katil karakterinin altında yatan asıl psikolojik bozukluklar neler?
Joe Goldberg; belirli kadınlara takıntılı hâle gelme, onları ‘stalklama’, bir şekilde ilgilerini kazanıp onlara haksızlık ettiğine inandığı insanları öldürme davranışlarına sahip bir karakter.
Tüm korkunç davranışlarına ve işlediği suçlara rağmen cazibesiyle ekran başında izleyenleri bile etkilemeyi başaran Joe karakteri psikoloji uzmanlarının dâhi ilgisini çekti. Psikolojik olarak nasıl değerlendirildiğine geçmeden önce dizinin ne hakkında olduğunu bilmeyenler için konusuna ufak bir göz atalım.
Kısa sürede büyük bir izleyici kitlesine ulaşan “You” dizisinin konusu:
Caroline Kepnes’in 2014’te yayımlanan romanından uyarlanarak yapılan ‘You’, Amerikan psikolojik gerilim türündeki televizyon dizisi.
Dizinin anlatıcısı ve ana karakteri olan Joe, bir yerlerde denk geldiği kadınları takıntı hâline getirip onları manipülasyonlarla dolu bir “aşk” çemberinin içine sokarken bir yandan cinayetler işliyor.
Joe Goldberg karakteri psikoloji dalında ‘psikopat’ kategorisine girmiyor.
“Psikopat”, antisosyal kişilik bozukluğunun halk arasındaki adıdır. Genelde davranışları sosyal normlara ve geleneksel doğru/yanlış anlayışlarına meydan okuyan bir kişiyi tanımlamak için kullanılır. Ancak akıl sağlığı uzmanlarına göre, Goldberg’in akıl sağlığı tek bir etiketten daha karmaşık.
Medya, insan davranışı ve nörobilimin kesişimini araştıran bir sosyal bilimci olan Pamela Rutledge’a göre, Goldberg için tek bir akıl sağlığı durumunu saptamanın zor olmasının bir nedeni, “You”nun televizyon için yaratılmış olması.
Bu kadar çekici görünmesi narsisizm sinyalleri veriyor.
Rutledge, Goldberg için “İnsanları öldürmesine rağmen izleyicilerde belirli bir miktarda empati uyandıran bir karakter yaratmak ve iyi bir hikâye oluşturmak için inşa edilmiş anormal düzeylerdeki kişilik özelliklerinin bir karışımı gibi görünüyor. Çok az insan gerçek hayatta böyle davranır.” diyor.
Joe Goldberg’in izleyicilerle ilk tanıştırıldığı andan itibaren son derece çekici görünmesi, onun bir narsist olabileceğine de işaret ediyor.
Farklı sezonlarda farklı kişilik bozukluklarıyla karşımıza çıkıyor.
Goldberg, 1. sezonda antisosyal kişilik bozukluğu, narsisizm ve karşılıklı bağımlılık belirtileri gösterirken 2. sezonda; geçmiş travmalarına geri dönüşler yaşayarak aslında bir bağlanma bozukluğu yaşadığına işaret ediyor.
Joe için en belirgin iki tanı var.
Ulusal Sağlık Enstitüsüne göre, antisosyal kişilik bozukluğu olan kişiler empatiden yoksundur ve sonuç olarak, başkalarını istediklerini elde etmek için manipüle etmek veya başka birinin mahremiyetini ihlal etmek gibi, toplumun ahlaki açıdan sağlam olmadığını düşündüğü şekillerde hareket edebilirler.
Mayo Clinic’e göre, narsist kişilik bozukluğu olan kişiler, tipik olarak düşük benlik saygısını maskelemek için kullanılan mekanizmalar olan, şişirilmiş bir öz-önem duygusuna ve başkaları için empati eksikliğine sahiptir.
Antisosyal kişilik bozukluğu ve narsizmin işaretlerini bünyesinde barındırıyor.
Bazı açılardan, Goldberg her iki durumu da bünyesinde barındırıyor çünkü bir kişinin kendisine haksızlık yaptığına inandığında sürekli olarak şiddete başvuruyor.
Örneğin, 1. sezonda takıntılı olduğu Beck’in sevgilisinin kafasına vurdu, onu bir cam kutuya kilitledi ve birkaç gün sonra öldürdü. İlerleyen bölümlerde Beck’in en yakın arkadaşının ilişkisine müdahale etmesinden hoşlanmadığı için onu da öldürdü.
Terapist Kelly Scott, Goldberg’in tüm bu iğrenç ve yasadışı eylemleri pişmanlık göstermeden işlediğini ve bunu kendi çıkarı için yaptığını, bunun da antisosyal kişilik bozukluğu olarak tanımlanabileceğini söyledi.
Bazı uzmanlara göre antisosyal kişilik bozukluğu tanısı uygun değil.
Scott’a göre, Goldberg’in başvurduğu şiddet empatiden yoksun olduğu ve antisosyal kişilik bozukluğu olduğu için değil, şiddet içeren çalkantılı çocukluğunun geliştirdiği bağlanma bozukluğuyla ortaya çıkıyor.
Joe’nun ev sahibinin öldürüldüğünü öğrendikten sonra perişan göründüğü 2. sezon sahnesi gibi bazı sahneler Goldberg’in gerçekten empatiye sahip olduğunu ve bu nedenle antisosyal kişilik bozukluğuna sahip olmadığını kanıtlıyor.
Hastalıklı bir şekilde birilerine bağımlı oluyor.
Rutledge’a göre, Goldberg’in saplantısına yakın olanlara zarar verme veya onları öldürme eğilimi, hastalıklı bir şekilde birilerine bağımlı olduğunu da gösteriyor.
Ciddi derecede birbirine bağımlı olan insanlar, eşlerini veya bağımlı oldukları kişiyi kontrol etme ve kendi kimliklerine sahip olmaktan ziyade eşleriyle olan ilişkilerine göre tanımlama eğilimindedir.
Güvensiz-kaygılı bağlanma
2. sezon Goldberg’in geçmişine daha derinden giriyor ve aslında bir bağlanma problemi yaşadığını gösteren ipuçlarını ortaya çıkarıyor. Psikolojide “güvensiz-kaygılı bağlanma” olarak geçen bağlanma türüne sahip olma ihtimali oldukça yüksek.
Bu bağlanma türüne sahip kişi, ilişkilerinde muhtaç ve yapışkan bir rol benimsiyor. Joe karakteri de zihninin tamamını partnerine odaklıyor ve herkesi tehdit olarak algılıyor. Partneriyle arasında olumsuz bir durum meydana geldiğinde paniğe kapılarak sağlıksız tepkiler vermeye başlıyor.
“Sevilmezlik şeması”na sahip olduğuna dair ipuçlarını yakalayabiliyoruz.
Çocukluğunda yaşadığı travmatik olaylardan dolayı “sevilmezlik şeması” geliştiren Joe, içten içe sürekli sevileceğine dair inancını yitiriyor. Bu sevilmezlikten kurtulmak için ise “aşırı telafi” yöntemiyle kadınlara takıntılı bir şekilde yaklaşarak etraflarındaki herkesi tehdit olarak algılayıp öldürüyor.
Olmazsa olmaz, “mommy issues”
Scott, Joe karakterinin analizine şöyle devam ediyor:
“İhtiyaçlarına yanıt vermeyen, tutarsız ve güven vermeyen annesine bağlıydı. Annesi onu istismar ve ihmâl etti. Bu nedenle Goldberg hayatının ilerleyen dönemlerinde, ona ihtiyacı olanı verebileceğine inandığı kadınlara takıntılı bir şekilde bağlanıyor ve sevgi elde etme fikriyle motive oluyor.”